10 Aralık 2020 Perşembe

“Keçeli Kalem”

    Hayatı birkaç cümleyle izah edilecek kadar basit olsa da dağarcığında bulunmayan kelimelere karşı öfkeliydi. Hem onları tanımıyordu bile. Öfkesinin yerli ya da yersiz olduğu ancak tanışma şerefine mazhar olunduğunda ortaya çıkacaktı ki bir önemi de yoktu. 

    Kabullenişinden itibaren yükü oldukça hafiflemişti bunu hissediyordu. Yapılacaklar listesini, adres ve telefon listesini, gelir – gider listesini, yoklama listesini, işe giriş – çıkış listesini, acil durum hazırlık seti listesini, öğün listesini, konuk listesini hatta alışveriş listesini bile boş vermişti. Listeleri sevmiyordu artık. Gündelik işleri için birkaç kişiyle görüşse de onları da sevmemişti. Bir kere kabul etmişti artık sevmemek kolaydı. Bir süre canı ne isterse onu yapmak istedi. Yoldaki su birikintilerine atladı, gürültü yaptı hiç görmediği yerlere uzattı kafasını sonra yoruldu. Canının her istediğini yapabilecek koşullarının olmadığını fark etti. Sevmediği listeler listesini çıkarmak zorunda kaldı. Bu o kadar yaraladı ki onu ödeyeceği bir diyet olduğunun farkına vardı. Sonra çözüm aramaya koyuldu. Bulamadı. En sonunda sevmediği listeler listesinden çıkarmış olduğu ve yine sevmediği listenin sevmediği maddelerini vadeledi. Çok da üstüne düşmedi ama. İki kategoride inceledi onları; kısalar ve uzunlar. Bu faşizan yaklaşımı karşısında zihnini uyuşturması gerekti. Gereklilikleri sevmemesine rağmen bunu başarabilmişti. Kısa vadelerin gelişme çağında birden boy atabileceğini bir gecede neredeyse 17 santimetre kadar uzayabileceklerini tahayyül edememişti. Dönüşen şehrin ortasında güdük kalan en kısa vadeye dönüşmüş buldu kendini. Listeler listesini tekrar çıkarmak zorunda kaldı olduğu yerden. Sonra yarım kalmış işler listesini sonra hiç başlanmamış işler listesini sonra hiç bitirilemeyecek işler listesini sonra da bitirilebilecek işler listesini çıkardı. Dikkatini toplayabildiği ilk anda bir madde gözüne çarptı. Keçeli kalemiyle çizdi üstünü sonra birden bir madde daha gördü. Hemen onu da çizdi. Bu şekilde beş altı maddenin daha üstünü çizdi. Kimini tamamladı, kiminden vazgeçti, kiminin yanına önem arz ettiği için bir yıldız koydu, kimilerine küçük ama birden fazla yıldız koydu, kimilerine daha büyük yıldızlar koydu. Sonunda yeni bir madde yazmak istedi. Keçenin yüzeye sürtmesi ile çıkan sesten rahatsız oldu. Mürekkep bitmişti. Listelerine göz attı. Yazmak istediği şeyi yazamadığı için ihtiyaç duyduğu şeyi yazmak üzere bulduğu alışveriş listesine tek bir maddeyle keçeli kalem yazmak istedi ancak bunu yapamayacağını fark etmesi onu daha da üzdü. Aklında tek bir keçeli kalemi tutacak kadar bile yer olmadığını düşünüyor kendine güvenmiyordu. Ama yine de denedi. Kapıyı açtı “keçeli kalem”, merdivenleri inerken her katta “keçeli kalem”, apartman kapısı “keçeli kalem”. Sokağa adımını attı “keçeli kalem”. Karşıdan karşıya “keçeli kalem!!!” geçemedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder