Çay severim mesela.
Hem demlemesini de sanata eşdeğer tutmuşluğum bile vardır.
Çaydan çok da kahve severim.
Şekerle erken yaşlarda küsüştüğümüz için bu arkadaşlarla aramızda pek tatlı olmasa da samimi bir ilişki mevcut.
Sonra pek konuşur görünürüm ben.
Pek de şaşırtırım bundan dolayı insanları.
Pek de konuşurum aslına bakılırsa ama,
Pek anlatamam ben…
Öyle pek bir numaram da yoktur aslında.
Hiçbir filmde kahraman olamam mesela ben.
Çok üzülür, çok üzülmesini bilirim ancak.
Her kitap sonunda edebiyata küser,
Her film sonunda gider bir analog makinenin filmini yakarım.
Üzmemek için insan bile üzer,
Sonunda da yine ben beni bile bile üzmüş bulunurum.
Maaşının yarısına pipo alan birini bulsam kendim sanırım,
Müzisyene atılan ve emeğini karşılamaktan da çok uzak olan beş kuruş paranın cüzdanlardaki son para olduğunu sandığım gibi, atanı da kendim sanırım.
Ben küçükken, biz çok büyük gelirdi.
Ben, küçükken, biz yine çok büyük gelirdi.
Ben büyümek için yazılarımda çocukluğumu öldürürken bile çocuktum.
Ben çocukluğumu öldürürken bile biz çok büyüktü.
Vallahi de çok bir numaram yok insanlar…
İnsan güzel, çok güzelken insanlar çirkin gelir bana.
Ama hep de çirkin gidecek halleri yoktur ya…
Yoktur değil mi?
Çünkü biz umudu seçtik korkudansa.
Korkudansa umudu seçtik.
Biz hala çocukken ve “biz” hala koskocaman iken,
Korkudansa umudu…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder